‘’Kutlu Sefer Yoluna Devam Ediyor!’’ Sloganıyla çıktığımız bu yolda, kurulduğumuz ilk günden beri mazlum ve ihtiyaç sahiplerinin yanında olduk ve olmaya da devam ettik. Bu vesileyle paylaşmanın ve bir olmanın bir ifadesi olan kurban Bayramı’nda da soykırımın gölgesinde yaşam mücadelesi veren Filistin’de ve yoksullukla mücadele eden Afrika’da kurban kesimi gerçekleştireceğiz.
 
Kurbanları Nasıl Kesiyoruz?
Afrika’da kurbanlar, Kurban Bayramı öncesinde özenle seçiliyor. İslami şartlar çerçevesinde belirlenen kurbanlar, Kurban Bayramı öncesinde hazır hale getiriliyor ve bayramın ilk üç günü İslami usüllere uygun şekilde kesiliyor. Kesim sırasında bağışçılarımızın isimleri okunuyor ve kesim videoları bağışçıya ulaştırılıyor. Kesim sonrasında etler, adaletli şekilde pay edilerek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor.
Filistin kurban organizasyonumuzda ise, dünyanın farklı bölgelerinde bulunan kesimhanelerde kurbanın ilk 3 günü kesilen kurbanlar öncelikle etlerinden ayrılıyor ve sonrasında dondurularak Ürdün’e ulaştırılıyor. Ürdün’e ulaşan etler burada bulunan tesislerde konserve haline getirilerek 3 yıl tüketim ömrü olacak şekilde hazırlanıyor. Konserve işlemi bittikten sonra etler sınır kapılarından geçiriliyor ve Gazze’de ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor.
 
Filistin Kurbanları Neden Konserve Yapılıyor?
7 Ekim sonrasında Gazze’nin sınır kapılarından geçişlerin azaltılması, iç piyasada ihtiyaç duyulan ürünlerin hızlı tükenmesine ve yenilerinin de yerine gelmemesine neden oldu. Bu durum da özellikle Gazze’de bulunan sığır, inek ve koyun gibi hayvanların hızlıca tükenmesini sağladı. Bu hızlı tüketim sonunda hayvan sayısı azalırken, mevcutta olan hayvanların da fiyatlarında büyük artışlar yaşandı.
Hal böyleyken, Gazze’ye daha fazla etin girmesi ve kardeşlerimizin bağışlarınızdan daha fazla yararlanması için konserve sistemini tercih ediyoruz. Konservelenen etlerin 3 yıl kullanım ömürlerinin olması, kurbanların kesildikten sonra uzun yıllar kullanılabilmesine olanak sağlıyor.
 
Kurban Videosu Gönderiyor Muyuz?
Gerek Afrika’da kesilen kurbanlarda gerekse de Filistin kurbanlarında kesim sırasında bağışçıların isimleri okunuyor ve videoya alınıyor. Kesim sonrasında bu videolar hızlı bir şekilde bağışçıya ulaştırılıyor.
 
Nasıl Bağış Yapabilirsiniz?
Vacip kurban bağışlarınızı sitemizin sağ üst tarafında bulunan ‘’BağıŞ Yap’’ butonu üzerinden yapabilirsiniz. Kurban sekmesinde bulunan Filistin ve Afrika kurban sekmesi üzerinden istediğiniz bölgeye bağış yapabilirken aynı zamanda şükür, adak ve akik kurbanlarınızı da kolaylıkla bağışlayabilirsiniz.

Ömrünü zulüm gören coğrafyaların sesi olmaya adayan bir çiftti Topçuoğlu çifti. Yıllar boyu birçok iyilik hareketine katılan ve mazlumlara el uzatan Çetin Topçuoğlu ve çiğdem Topçuoğlu, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı saldırıların arttığı 2010 yılında harekete geçen Mavi Marmara Gemisi’nin de katılımcıları arasındasındaydı.
Geminin saldırıya uğradığı sırada, kardeşlerine insani yardım götürmek için çıktığı yolda şehit olan Çetin Topçuoğlu’nun eşi Çiğdem Topçuoğlu ise gazi olmuştu. Gemi’de eşi Çetin Topçuoğlu’nun şehit olma hikayesini anlatırken eşinin başında bir damla göz yaşı dökmediğinden, İsrail askerlerinin onu o halde görmelerini istemediğinden bahseden Çiğdem Topçuoğlu, bugün (8 Mayıs 2025) hakka yürüdü.
Çiğdem Topçuoğlu’na Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

2 Mayıs gecesi Gazze’deki insanlık dışı ablukayı kırmak amacıyla hareket eden Özgürlük Filosu Koalisyonu’na ait Vicdan Gemisi, koalisyon üyesi avrupalı aktivistleri gemiye dahil etmek üzere Malta’ya demirlemişti. Fakat aktivistleri dahil edeceği günün gecesinde İsrail’in droneli saldırısına uğradı. Saldırı anında geminin ön kısmında çıkan yangın güçlükle söndürülebilirken, Malta hükümeti geminin uluslararası sulardan Malta sularına girişine izin vermedi. Gemideki aktivistler ve Malta hükümeti arasındaki görüşmeler devam etse de ne yazık ki geminin güvenli alana geçişine izin verilmedi.
Yaşanan bu hadiseden dolayı gemi büyük darbe almış ve gemi kendi başına denize ilerleyemeyecek hale geldiği için, aktivistlerin talebi üzerine Malta Başbakanı Robert Abela, geminin denizde tamirat işlemlerinin yapılabileceğini ve bu konuda destek verilebileceğini ifade etmişti.
Tarihler 5 Mayıs’ı gösterdiğinde, gemideki aktivistler Malta hükümetinin tahliye botlarıyla gemiden tahliye edildiler. Gemi içerisinde yer alan 6 Türk aktivisti tahliyenin ardından dün akşam 23:00 saatlerinde Türkiye’ye iniş yaptı.
Yaşanan tüm bu süreçlere dair, İstanbul’da yer alan Eresin Topkapı Hotel’de bir basın açıklaması gerçekleştirildi ve bu basın açıklamasına Özgürlük Filosu Koalisyonu paydaşı olan Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneğinin Başkanı Beheşti İsmail Songür, Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuki Danışmanı Av. Hüseyin Dişli, Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya, Mazlum-Der Vekili Ali Öner, Filistinli Avukat Reem Naim, Rahmet Derneği’nden Necmettin Irmak ve saldırı esnasında gemide yer alan aktivistlerde yer aldı.
Basın açıklamasını gerçekleştiren Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Ekrem Kubilay Karadeniz şunları söyledi:
Biz bu basın açıklamasını yaparken, ne yazık ki dünyanın bir bölgesinde insanlık dışı bir soykırım gerçekleşmeye devam ediyor.
İşgalci İsrail, tüm dünyanın gözü önünde sistematik bir şekilde Gazze halkını yok etmeye, hayatta kalanları ise açlığa ve susuzluğa mahkum etmeye devam ediyor.
Peki İsrail’in bu eylemleri karşısında dünya devletleri ve uluslararası örgütler ne yapıyor?
Gazze’deki soykırımı durdurmak için atılması gereken adımlar konuşulması gerekirken, bugün geldiğimiz süreçte İsrail’in ve kuklacısı ABD’nin sinsi planı olan Gazze halkının tehcir edilmesi planını konuşuyoruz. 
Öte yandan, İsrail Gazze’de yaktığı soykırım ateşini Lübnan’a, Suriye’ye ve son yaşadığımız hadise de Avrupa kıyılarına kadar taşımışken, dünya devletleri bu çete yapılanması İsrail’in haydutluğuna kayıtsız kalmaya, soykırım ateşinin topraklarına kadar gelecek olma ihtimali karşısında, üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Dünya devletleri ve uluslararası örgütler gözlerini ve kulaklarını kapatmış vaziyette, bir kurban eti gibi poşetlerde taşınan parçalanmış insan etleri ve açlıktan ölen çocuk bedenleri görüntülerini seyrederek ve yaşanan bu mezalim karşısında yalnızca kınama metinleri yayınlayarak tarih önünde hesap verebileceklerini zannediyorlarsa, yanılıyorlar. 
Çünkü bizler inanıyoruz ki insanlık vicdanı artık uyandı, Gazze’deki soykırımı durdurmak için ortak bir akıl geliştirdi ve bu akıl karşısında devletlerin yapabileceği tek şey kalacak: Gazze’deki soykırımı durdurmak. Aksi takdirde üzerlerine gelen halk öfkesinin önünde asla duramayacaklardır.
Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı Beheşti İsmail Songür ise, son yaşanan hadiselerde sonra Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun nasıl bir yol haritasında devam edeceğine dair bilgiler içeren şu açıklamayı yaptı:
Biliyorsunuz Özgürlük Filosu Koalisyonu olarak 12 ülkeyle beraber uzun yıllardır Gazze ablukasının delinmesi, gazze ablukasının delinmesi ve Gazze’ye yardımların ulaşması ve aynı zamanda Gazze’ye komşu olan ülkelere insani yardımların geçişlerinin hızlandırılması ile alakalı bir misyona sahibiz. 
7 Ekim sonrası olaylarda İsrail’in dünyanın gözüne bakarak tüm dünyanın gözleri önünde yaşlı, çoluk çocuk demeden sivilleri katlettiğine ve bu sivilleri aç bırakarak bölgede soykırım gerçekleştirdiğine tanık olduk. 
Özellikle 12 ülkeyle yaptığımız görüşmeler neticesinde açık ve net söylemek gerekirse ülkelerden, siyasi liderlerden ve devletler arası siyasi oluşumlardan çok bir şey beklememiz gerektiğine kanaat getirdik. Bu süreçte BM’yle, İslam İşbirliği Teşkilatıyla Akdeniz havzasında bulunan ülkelerle görüşme gerçekleştirdik. Şunları söyledik bakın, burada bir soykırım yaşanır ve insanlar açlıktan hayatını kaybediyor. Böyle bir dönemde popülizmin, siyasetin, ticaretin, konjonktürün veya uluslararası anlaşmaların pek bir önemi kalmaz. Soykırımın yaşandığı anlarda risk almak zorundasınız. 
Bizler uzunca bir uğraş sonucunda Vicdan Gemisini hazırladık. Biliyorsunuz vicdan gemisi 7 ay boyunca Haydarpaşa Limanı’nda hukuksuz şekilde engellendi. Bu engellemenin kalkması için 150 gün süren büyük bir eylem yapılmıştı. Bu eylemler neticesinde bizim tavrımız netti: Gazze’ye giden insani yardım gemilerinin yolunun açılması.
Vicdan gemisini, üzülerek söylüyorum bağıra çağıra göstere göstere yapmamız gereken bu organizasyonları gizli gizli ve yavaş yavaş çıkarmak zorunda kaldık. Belki gemi vurulana kadar hiçbirinizin gemi hakkında bir bilginiz yoktu.
Olayın olduğu gece Vicdan Gemisi üzerinde çok ilginç şeylere şahit olduk. Vicdan gemisi sadece vurulmadı, gemi karartıldı. İnternet erişimi engellendi, elektrikleri kesildi, bölgedeki ülkelere yapılan SOS çağrılarında İtalyan sahil güvenliği ile başlayan iletişim sonrasında sinyallerimiz bloke oldu. O gece İtalyan sahil güvenliği ile yapılan görüşmede şöyle bir hadiseyle karşılaştı: Yapılan görüşmede yardım çağrısı yaptık, görüşme sırasında araya farklı bir sinyal girerek ‘’Hayır bizim durumumuz iyi, bu konuda hiçbir yardım talep etmiyoruz’’ dediler. 
Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuki Danışmanı Hüseyin Dişli ise, yaşanan hadiseyi uluslararası hukuk açısından değerlendirdikten sonra UCM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası kurumlara meselenin taşınacağını ifade ederek, konuşmasına şu şekilde devam etti:
Saldırı sürecinin başından beri, süreci dakika dakika takip ettik ve krizin en etkili yönetilmesi hususunda pek çok birimle, STK ile ve avukatla ve hatta Avrupa Parlamentosu'ndan tutun BM raportörleri ve BM’den çeşitli pozisyondaki bireylerle bu süreci yürüttük.
Bu saldırının Malta’da gerçekleşmesi bence tüm dünya için bir şok yarattı. Fakat şunun altını çizelim, İsrail sadece 1 Mayıs ve 2 Mayıs tarihlerinde 4 farklı bölgede operasyon yürüttü. Suriye’de onlarca kişiyi öldürdü, Lübnan’ı vurdu, 2 Mayıs’ta filo saldırısının olduğu gün 43 Filistinliyi şehit etti ve Malta’da Özgürlük Filosu’nun Vicdan Gemisini Vurdu!
Bizim uzun süredir hukukçular olarak uyardığımız bir vakayı canlı olarak yaşadık ve Avrupalılar sanırım ilk defa bu kadar yakından yaşadı. Şunu söyleyelim ki: İsrail’in terörü ve askeri tecavüzü Avrupa’nın göbeğine kadar ulaştı. Avrupa medyasından, bürokratlarından ve siyasilerinden gördüğümüz gürültünün bu denli yüksek olması bununla alakalı. Elbette seçimlik bir vicdan uygulaması içinde olacaklar fakat şunu söyleyebilirim birçok arada kalan ve soykırıma ses çıkarmayan insan, Avrupa’nın göbeğinde bu saldırının olmasından rahatsız. 
Kriz olur olmaz, kriz olur olmaz derhal gerekli talepler, gemiyle iletişim halinde ve Malta’daki ve İstanbul’daki kriz masası ile iletişim halinde hemen bir projeksiyon oluşturduk. Ve bu projeksiyona göre geminin derhal gerekli güvenlik önlemlerinden ve yangının söndürülmesinden sonra tarafsız ve bağımsız gözlemciler tarafından araştırmasını ve incelemenin hususunda derhal çağrılara geçtik. Fakat bu konuda gerekli işbirliğini göremedik. Malta makamları iddia ettiklerinin aksine olayın başında işbirlikçi bir tavır göstermediler. İki gün önce Malta Başbakanı’nın açıklamalarında kadar. Şu an böyle bir sürece girildi, bugün sabah saatlerinde Avrupa Parlamenterlerinden bazıları Malta’ya inecek ve bu gözlem ekibine dahil olacaklar. 
Özgürlük filosunun amaçlarından biri olan Gazze’ye yapılan ambargoyu kırmak İsrail’i o kadar tedirgin ediyor ki bizi Malta’da vurdular. Sayısız ülkeye geminin bayraklarını geri çektirdiler, sayısız ülkeye bu gemiye bayrak vermeyin diye baskı yaptılar. Sayısız gemi lisans prosedürü engeli çıkardılar. Yeterki bu gemiler yola çıkmasın.

Dünya Müslüman Alimler Birliği, 1 Mayıs gecesi Malta açıklarında vurulan Özgürlük Filosu Koalisyonu'na ait Vicdan Gemisi hakkında açıklama yaptı. Açıklama da, Vicdan Gemisi'ne yapılan saldırının dünya insanlığına, hakikatin sesine ve mazlumlara destek iradesine yönelik bir saldırıdırı olarak nitelendirildi.
İşte yapılan açıklama:
 
Dünya Müslüman Âlimler Birliği: “Vicdan Gemisi”nin hedef alınması, dünya insanlığına, hakikatin sesine ve mazlumlara destek iradesine yönelik bir saldırıdır''
Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Gazze ablukasını kaldırma amacıyla yola çıkan insani girişim olan “Vicdan Gemisi”nin hedef alınmasını en sert ifadelerle kınamaktadır.
Gemi motorunun yanmasına yol açan kasıtlı saldırı, işgalci İsrail’in ve onun destekçilerinin, suçlarını ifşa eden her özgür sesten nasıl korktuğunu açıkça ortaya koymakta; siyonist işgalin, Gazze halkına yönelik soykırımı ortaya çıkaran her insani girişimden kaçma çabasında olduğunu doğrulamaktadır.
Bu girişim, güvenilir insani ve insan hakları kuruluşları arasında gerçekleşen küresel iş birliğinin bir ürünüydü. Amaç, Gazze üzerindeki zalim ablukayı kırmak ve dünyaya, Gazze’nin bu önemli mücadelede yalnız olmadığını duyurmaktı. Ancak barışçıl şekilde karşılanması gereken bu girişim, mesajını durdurmak amacıyla korkakça hedef alınmıştır.
Bu geminin hedef alınması, uluslararası sorumluluktan kaçma politikasının ve adaletsizlik, açlık ve katliamlarla yıllardır acı çeken bir halka karşı devam eden saldırganlığın bir parçasıdır.
Barışçıl girişimlerin hedef alınması, işgal rejiminin gerçeği karartmak ve insan haklarını inkâr etmek için her yolu kullanmaktan çekinmediğini göstermektedir.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği, uluslararası toplumu – tüm kurum ve devletleriyle – bu suçları kınamaya, siyonist saldırganlığa verilen her türlü desteği durdurmaya çağırmaktadır. Herkes, sessiz kalmaya veya suça ortak olmaya bir son vermeli, işgali sona erdirme ve Gazze ablukasını derhal kaldırma sorumluluğunu üstlenmelidir.
Doha – 9 Zilkade 1446 H / 7 Mayıs 2025

DÜNYANIN VİCDANI ENGELLENEMEZ!
Bugün burada, İşgalci İsrail’in insanlık için bir tehdit olduğunu tekrardan gür bir sesle haykırmak için toplandık. Bu İsrail, öyle bir çete ki, içerisinde yalnızca sivil aktivistlerin olduğu, tek amaçlarının Gazze’deki insanlık dışı ablukayı kırmak ve 7 Ekim’den bu yana Gazze halkının maruz kaldığı soykırımı durdurmak olan, Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun Conscience gemisine 2 adet drone saldırı gerçekleştirdi. Geminin içerisinde bulunan sivil aktivistler arasında Türk Vatandaşları ve mürettebatta ise Azerbaycan vatandaşları da yer alıyordu. Buradan Azerbaycan’a da sesleniyoruz. Hemen şimdi ve derhal, soykırım ortağı olarak anılmak istemiyorsanız İsrail ile olan tüm işbirliklerinizi sonlandırın.
Buradan tüm dünya halklarına sesleniyoruz:
İsrail sanıyorki, gerçekleştirdiği bu saldırı bizi yolumuzdan döndürecek. Hayır. Aksine, buradan tekrar ilan ediyoruz ki, biz İsrail gibi bir çete yapılanmasını tanımıyor ve ondan korkmuyoruz. Gazze’nin üzerine yıllardır binlerce ton bombalar düşerken, iki drone’den atılan bomba bizi asla yıldırmayacak ve inancımızı diri hale getirmekten başka bir duruma sebep olmayacaktır.
Dün gece saatlerinde gerçekleştirilen bu saldırının en baştaki amacı, yalnızca Gazze’deki insanlık dışı ablukayı kaldırmak ve acil insani yardım koridoru oluşturulması için İsrail’e baskı oluşturma misyonuyla hareket eden bu geminin, henüz limandan ayrılamadan yola çıkmasını engellemek, vicdan sahibi insanlara bir gözdağı vermekti. Çünkü gecenin ilk saatlerinde anladık ki, İsrail’in geminin ön tarafına drone ile attığı bu bombalar doğrudan geminin elektrik sistemi hedef alıyordu ve ayrıca gemideki uydu ve şebekeye de karartma yapıldı. Gemi hem elektriksiz hem de tıpkı Mavi Marmara’daki gibi sinyalsiz bırakılmak istendi. Kısacası geminin dünyayla olan bağlantısı kesilecek, belki bir sonraki adımda daha da ileriye giderek gemiyi doğrudan batırmaya yönelik bir saldırı gerçekleşecekti. Fakat bu çete örgüt, yine kendi ayağına sıktı ve gemi kıyıya yakın olduğu için internet üzerinden basına servis edilen bu görüntüler, avrupa dahil birçok ülkedeki halkların İsrail’in ne kadar zalim bir çete olduğunu tekrardan görmesine sebep oldu.
Peki bu saatten sonra ne olacak ? 
Buradan İsrail’e sesleniyoruz:
Senden korkmuyoruz. Bundan 15 yıl önce Mavi Marmara’yı çıkardığımız gibi, bugün Conscıence’yi çıkardık, yarın bir başka gemiyi çıkaracağız. Ne zamanki Gazze’deki soykırım biter, işgal ettiğin topraklardan defolup gidersin, işte o zaman Özgürlük Filosu Koalisyon’u misyonunu tamamlamış olur.
Buradan, halkımıza ve basın mensuplarına tekrardan ifade ediyoruz:
Bu geminin tek bir amacı vardı: İnsanlığın vicdanının sesi olmak. Aralarında 12 farklı ülkeden kurumu ve 60 farklı ülkeden aktivisti barındıran Özgürlük Filosu Koalisyonu, 7 Ekim’den beri Gazze’de yaşanan soykırımı durdurma amacıyla geçtiğimiz günlerde Tunus’tan yola çıkmıştı. Ve Malta limanında gemiye dahil olacak Özgürlük Filosu Koalisyonu aktivistleriyle Akdeniz’e açılacak, yapacağı gündem çalışmalarıyla halkları harekete geçirerek, Gazze’ye acil insani yardım koridoru açılması konusunda tüm dünya devletlerine baskı oluşturacaktı.
Fakat İşgalci İsrail’in kendi kıyılarından 2bin kilometre uzaklıktaki gemiye gerçekleştirdiği bu hain saldırı, bir kez daha bu işgalci çetenin tüm dünya için bir tehdit olduğunu gözler önüne sermiştir.
Özgürlük Filosu Koalisyonu 2006 yılından bu yana Gazze’deki ablukanın kaldırılması ve insani yardımların hızlı bir şekilde Filistin topraklarına ulaşması için bu zamana kadar 15 kez ablukayı delmek için farklı zamanlarda insani aktivizm operasyonları gerçekleştirdi. 2006 yılından bu yana, özelde Gazze genelde ise tüm Filistin topraklarında bulunan siyonist işgal çetelerine karşı her zaman barış, adalet, özgürlük ve dayanışmayı savundu.
Ve bu saatten sonrada Özgürlük Filosu Koalisyonu misyonuna ulaşana dek İsrail’in karşısında, Gazze halkının yanında olmaya devam edecektir.
Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu adına,
Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği

Özgürlük Filosu Koalisyonu Hukuki Danışmanı Av. Hüseyin Dişli’nin İsrail’in Vicdan Gemisine Yaptığı Saldırıya Dair Değerlendirmesi:
‘‘Özgürlük Filosu sembolik bir protesto hareketi değildir; Gazze’de Filistin halkına yönelik süregiden soykırımı – özellikle de açlıkla imha uygulamalarıyla yürütülen süreci – durdurmakta uluslararası toplumun sergilediği ağır ihmalkârlığın dayattığı son çare niteliğinde meşru ve hukuki bir insiyatiftir. Bu girişimin düzenleyicileri ve yolcuları, hukuken bağlayıcı sorumluluklarını kasten terk etmiş devletlerin yap-a-madığını yapmaktadır. Bu insani konvoy, uluslararası hukuk uyarınca meşru bir girişim olarak tanınmalı ve korunmalıdır. Özgürlük Filosuna liman sağlama, lojistik destek ya da koruma sunmayı reddeden her devlet, uluslararası insancıl hukuk ve Soykırım Sözleşmesi’ne aykırı eylemlere ortak sayılacaktır.
Özgürlük Filosuna yönelik her türlü saldırı, uluslararası hukukun çok katmanlı ihlalidir. Uluslararası hukuk açıktır: Özgürlük Filosuna ait gemilerin uluslararası sularda serbest dolaşım hakkı vardır; tüm devletler – İsrail dahil – yalnızca bu geçişe engel olmamakla değil, aynı zamanda Gazze’ye insani yardımın ulaştırılmasını kolaylaştırmakla yükümlüdür. Ancak İsrail, soykırım politikalarına hizmet edecek bir uluslararası hukuk düzeni tahayyül etmektedir.
Eğer Filistinliler ile İsrail rejimi arasındaki silahlı çatışma uluslararası olmayan bir silahlı çatışma olarak nitelendirilirse, bu durumda, uluslararası olmayan silahlı çatışmalarda abluka bir tedbir olarak uygulanamaz. Bu durumda Filoya uygulanacak hukuki rejim, Deniz Hukuku olacaktır. Bu hukuk kapsamında, devletlere ait gemilerin karasularından masum geçiş hakkı vardır. Dolayısıyla hem abluka uygulaması hem de insani yardım taşıyan bir gemiye yönelik herhangi bir müdahale hukuka aykırıdır.
Diğer yandan, Eğer Filistinliler ile İsrail rejimi arasındaki silahlı çatışma uluslararası bir silahlı çatışma olarak kabul edilirse, bu durumda da abluka hukuka aykırıdır; çünkü İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nın Temmuz 2024 tarihli Danışma Görüşü'ne göre Gazze üzerinde işgalci güç konumundadır ve işgal hukuku kapsamında abluka uygulaması hukuka aykırıdır (Bkz: 26 Şubat 1909 tarihli Londra Deniz Savaşı Hukuku Bildirgesi, Md. 1). Ayrıca abluka, savaşan tarafın Uluslararası İnsancıl Hukuk’tan kaynaklanan yükümlülükleriyle hiçbir koşulda bağdaşmaz – bu yükümlülükler tarafça kabul edilmiş olsun ya da olmasın. Bir abluka, çatışma hukukunda öngörülen meşru yöntem ve araçlara uygun şekilde yürütülmediği sürece uluslararası hukuka aykırıdır. Bu durum, ablukanın sivilleri açlığa mahkûm etmesi, kolektif cezalandırmaya dönüşmesi, yaşamsal kaynakların engellenmesi ya da sağladığı askeri avantajla kıyaslandığında orantısız zarar vermesi gibi durumları kapsar (Bkz: 1 Numaralı Ek Protokol, Md. 51, 54; San Remo El Kitabı, para. 102–104). Bu koşullarda ablukanın devam ettirilmesi yalnızca hukuka aykırı olmakla kalmayıp, İsrail’in Özgürlük Filosu gibi yardım girişimlerine izin vermenin de ötesinde elindeki tüm imkânlarla bu girişimleri kolaylaştırma yükümlülüğü de doğar. Bu nedenle İsrail’in uyguladığı abluka, doğası gereği ve tümüyle hukuka aykırıdır; çünkü orantılılık ilkesini açıkça aşmıştır, ön değerlendirmelerde soykırım niteliğinde olduğu saptanmıştır ve bu da İsrail’in bu ablukaya dair tüm savunma ve gerekçelerini geçersiz kılar.
Çeşitli hükümetleri yardım Filosunu durdurmaya ikna edemeyen ve katılımcıları – aktivistler, sağlık çalışanları, insani yardım görevlileri, gazeteciler ve devlet temsilcileri – yıldırmayı başaramayan İsrail hükümeti, mevcut ve olası bayrak devletleri üzerindeki etkisini kullanmıştır. Filo denize açılmadan önce her türlü bürokratik engelleme yoluna başvurulmuştur. Nihayetinde, yukarıda açıklandığı gibi, Filo gemilerine müdahale (durdurma, izin vermeme, teftiş) bile hukuka aykırıyken, İsrail bunun da ötesine geçerek Vicdan gemisine doğrudan saldırı düzenlenmiştir. İsrail terörü Avrupanın kapısına kadar dayanmıştır.
Filonun görevi, Uluslararası Adalet Divanı’nın aldığı geçici önlemlerle uyumlu olduğu için, Filosunu korumak tüm devletler açısından hukuki bir zorunluluk; tüm halklar açısından ise ahlaki bir sorumluluktur. Barışçıl ve meşru bir girişim olan Özgürlük Filosuna siyasi, askeri ve diplomatik destek sunmak ve engellememek, uluslararası hukuk kapsamındaki pozitif ve negatif devlet yükümlülüklerine dayanır; bu durum Uluslararası Adalet Divanı’nın 26 Ocak 2024 tarihli kararı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2728 sayılı kararıyla da teyit edilmiştir. Soykırımı önleme yükümlülüğü, yalnızca engelleme yükümlülüğünü değil, aynı zamanda önleyici aktif tedbirler alma sorumluluğunu da kapsar (Bkz: Bosna-Hersek v. Sırbistan). 
Bu nedenle, Akdeniz havzasındaki tüm halklara çağrımızdır: ülkelerindeki en yakın limana giderek protestolar yapıp Özgürlük Filosu gemilerini kendi limanlarına davet etsinler ve hükümetlerine bu talebi açık ve net iletsinler. 
Devletlere, Filosunun güvenli ve engelsiz geçişini temin etmek için tüm gerekli yollarla harekete geçmeleri çağrısında bulunuyoruz. Devletleri ve Birleşmiş Milletler kurumlarını, uluslararası hukukla uyumlu ve Koruma Sorumluluğu (R2P) çerçevesinde Filoya sivil veya askeri refakat sağlamaya davet ediyoruz. Bu, hem Filosuna yönelik benzeri ya da daha ağır bir saldırının önlenmesi hem de insani yardımın Gazze’ye güvenli şekilde ulaştırılması için elzemdir. Filoya kamuoyunda açık destek sunmamak, korumamak, liman sağlamamak veya güvenli geçişi garanti etmemek – özellikle bu saldırının ardından Akdeniz bölgesinde – bu yükümlülüklerin ihlali ve suça iştirak anlamına gelir.
Açıkça görülmektedir ki İsrail’in eylemleri, Gazze’ye ulaştırılması amaçlanan yardımı engellemek, el koymak ve imha etmek; hukuksuz ablukayı kırmayı önlemek amacını taşımaktadır. Ancak, İsmail Beheşti Songür’ün de dediği gibi, “İsrail’in korktuğu er ya da geç başına gelecek.”

7 Ekim saldırılarından sonra İşgalci İsrail hız kesmeden katliamlarına devam ederken bir yandan da Gazze halkının umudunu kırmak ve onları sürgüne mecbur etmek için Gazzelileri, ihtiyaç duydukları temel yaşam malzemelerinden mahrum hale getiriyor. Özellikle ateşkes duyurusundan sonra Gazze’ye ihtiyaç malzemelerinin girişinde serbestiyet olacağına dair yapılan açıklamalarla birlikte daha rahat bir hayat yaşanacağı düşünülürken, Gazze’ye tekrar saldırıların başlamasıyla birlikte anlaşma maddeleri içinde bulunan ticari tırların giriş çıkışı da durdurulmuş durumda.
Hal böyleyken, Gazze halkı tekrardan temel yaşam malzemelerine muhtaç halde yaşamaya devam ediyor. Bu yaşam malzemelerinin içinde özellikle un sorunu da dikkat çekiyor. Bizler de Mavi Marmara Derneği olarak 7 Ekim saldırılarından sonra artırdığımız insani yardım kotamız çerçevesinde Gazze halkına un desteklerimize devam ediyoruz. Sizler de un kampanyamıza destek olarak kardeşlerimize el uzatabilirsiniz.

2010 yılında yaşanan Mavi Marmara saldırısının ardından, başta Filistin olmak üzere dünyada mazlumların sesi olmak, insan haklarını savunmak ve kriz bölgelerine acil insani yardım ulaştırmak için kurduğumuz Mavi Marmara Derneği, bu Ramazan’da çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.
Derneğimizin hedeflerinin en başında saldırıların gölgesinde yaşam mücadelesi veren Gazze’nin sesi olmak ve acil insani yardım ulaştırmak gelirken, dünya genelinde adaletin, insan haklarının ve özgürlüklerin savunulmasına katkıda bulunma vizyonuyla hareket ediyoruz.
Mavi Marmara Derneği olarak adaletin tesis edildiği, insanların temel haklarına erişebildiği ve zulmün sona erdiği bir dünyanın hayaliyle, insani yardım projeleri, eğitim faaliyetleri, gelir temini projeleri ve Gazze’nin yeniden inşası için çalışmalarımıza devam ediyoruzç
Bu bilinç ve şuurlar, her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan’da ihtiyaç sahiplerine el uzatmaya devam ediyoruz. Başta Filistin ve Filistinlilerin yaşadığı Mısır, Lübnan, Ürdün ve Suriye olmak üzere, Afrika kıtasında, Afganistan’da ve Yemen’de bulunan ihtiyaç sahiplerine erzak, iftar, zekat, bayramlık ve sadaka dağıtımlarıyla desteklerini ulaştırıyoruz. Sizlerin destekleriyle yaptığımız bu yardımlar, bölgelerin zor şartlarında yaşamaya çalışan kardeşlerimize bir nebze de olsa mutluluk veriyor. 
Bu yıl ‘’Ramazan’ın Bereketi Kardeşliğe Hayat Olsun’’ sloganıyla çıktığımız yolda, 20 günlük süre zarfında 9 farklı bölgede 50 binden fazla ihtiyaç sahibine fitre-fidye, zekat, bayramlık, sadaka, iftar ve erzak gibi yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık ve ulaştırmaya devam ediyoruz.

Gazze’de ateşkes sağlanmasıyla birlikte Refah Kapısı’nın açılması, Gazze’ye yardımların daha hızlı ulaşmasına sebebiyet verdi. Bu nedenle bizler de Ürdün’deki faaliyetlerimiz devam ederken Mısır’daki depomuz üzerinden yardımları ulaştırmaya tekrar başladık.
Ateşkesten sonra Mısır’daki depomuzdan Gazze halkı için gönderilen ilk yardımlarda topla 22 ton un ve 1000 adet hijyen paketi Gazze’de dağıtılmak üzere için yola çıktı.
Ayrıca Mavi Marmara Derneği’nden üç yetkili, Mısır’daki projelerin icrası ve resmi makamlarla görüşmek için bölgede hazır bulundu.
Mavi Marmara Derneği yetkililerinin ilk ziyareti Filistin Konsolosluğuna oldu. Bu ziyarette, el-Ariş’te bulunan Gazzeli mülteciler için hangi projelerin yapılabileceği hakkında istişareler yapıldı. Ayrıca Gazze’nin saldırılar sonrasındaki güncel durumu hakkında da bilgiler alındı.
Mısır’da yapılan ikinci ziyaret ise Mısır Gıda Bankası’naydı. Kurumun fabrikaları ziyaret edildi, üretim ve paketleme hatları hakkında bilgi alındı. Ayrıca ziyaret sırasında ‘ne yapabiliriz’ sorusu etrafında fikir alışverişleri yapıldı.

Mavi Marmara Derneği olarak 7 Ekim saldırılarından sonra Gazze’ye ivedilikle yardımların ulaşması için Mısır’daki depomuzu aktif hale getirmiştik. Öncelikle amacımız, Gazze’ye yeterli gıdanın girmesi ve Gazzelilerin açlık sorunları çekmemesiydi. Daha sonra Refah Kapısı’nın kapanması ve yardımların bölgede yığılmasıyla birlikte Mısır’daki depomuzdan sonra Ürdün’e de bir depo açarak Ürdün üzerinden Gazze’ye yardım ulaştırmaya devam etmiştik.
Bu noktada, ateşkesin sağlanmasından sonra Refah Kapısı’ndan geçişlerin hızlanması, çalışmalarımızın tekrar Mısır’da yoğunlaşmasını sağladı. Mısır’daki projelerimizin icrası için bölgede bulunan ekiplerimiz, Gazze’nin temel gıda ihtiyacının sağlanması için büyük çaba sarf eden Mısır Gıda Bankası’na bir ziyaret gerçekleştirdi.
Ziyaret sırasında Mısır’da ve Mısır üzerinden Gazze’ye yönelik gerçekleştireceğimiz gıda yardımı ve projeleri üzerine istişareler edildi. Bu anlamlı işbirliğinin, Gazze’deki ihtiyaç sahiplerine daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmamıza katkı sunacağına inanıyoruz. Destekleri ve misafirperverliklerinden ötürü Mısır Gıda Bankası’na teşekkür ederiz.

Gazze’de 7 Ekim’den sonra akıl almaz boyutlara ulaşan İsrail saldırılarında 100 binden fazla bina yıkılırken, 50 bin kişi de hayatını kaybetti. Saldırılar sonucunda evler, iş yerleri ve çeşitli meskenlerin zarar görmesinin yanında, insani yardım çalışmaları sekteye uğratılmak için kasıtlı olarak hedef alındı.
İsrail’in saldırılarıyla beraber Gazze’de bulunan mescidimiz ve hafızlık okulumuz da yıkılırken, Mavi Marmara Derneği Gazze ofisi de tamamen yerle bir olmuştu.
Saldırılardan sonra ateşkes in ilan edilmesiyle Gazze’deki çalışmalarımızı hızlandırmak adına Mavi Marmara Derneği Gazze ofisini tekrardan faaliyete geçirdik. Bu noktada amacımız, öncelikle Gazze halkını siyonizme karşı ezdirmemek, sonrasında da Gazzelilerin ihtiyaç duyduğu insani yardım malzemelerini bölgeye ulaştırmaktır.
Şimdi daha yüksek sesle: Mavi Marmara Yoluna Devam Ediyor!

Gazze’de 7 Ekim’den sonra başlayan saldırılarla birlikte Gazze’nin ihtiyacı olan insani yardım ihtiyacı had safhaya çıktı. Bu noktada Gazze’nin ihtiyacını karşılamak ve bölgeye insani yardım sevk etmek için Gazze’nin çevresinde bulunan ülkelerin de önemi artmış bulunmakta.
Gerek Gazze’ye sınır olması, gerekse de Refah Kapısı’nın bulunma noktası olması hasebiyle Mısır, Gazze’ye insani yardım girişlerinde kilit bir rol oynuyor. Bu sebepten dolayı bizler de Mavi Marmara Derneği olarak saldırıların başladığı günden itibaren Mısır’da kurduğumuz depomuzdan Gazze’ye insani yardım ulaştırmaya başlamıştık. Bugün, bu insani yardımların geçişi ve önümüzdeki yardım süreciyle ilgili önemli bir görüşme gerçekleştirildi.
Filistin’deki insani yardım faaliyetlerimizi daha kapsamlı hale getirmek amacıyla Filistin’in Mısır Başkonsolosu ile, Kahire’de bir görüşme gerçekleştirdik.
Görüşmemizde, ateşkes sonrası Gazze’den tahliye edilen ve Mısır’da tedavi gören yaralılar ile Mısır’daki Filistinli yetimler ve ailelere yönelik projeler üzerinde istişarelerde bulunduk. Ayrıca yardımlarımızın sürdürülebilirliği ve daha geniş kitlelere ulaşması adına iş birliği imkanlarını değerlendirdik.
Bizlere gösterdikleri nezaket ve kabullerinden dolayı, Filistin’in Mısır Başkonsolosu Dr. Nedaa Al Berghouthi’ye teşekkür ederiz.